...
Başlık : Adnan GERGER’in “YÜZSÜZ HAYAT” Romanı Hakkında…
Yazar : Gülçin Manka

“Aşk, insanların insanca yaşama düşüncesinin en derin boyutudur.”

Bazı romanlar vardır, hacimleri küçük olmasına rağmen konuları, derinlikleri, okura hissettirdikleri ile kocaman bir yer kaplarlar yüreğinizde. Böyle romanlar ya da novellalar yükte hafif ama pahada ağır mücevherler gibidir. Bir elmas parçasını yakından inceleyince içindeki gökkuşağı renklerine, ışığın kırılmasıyla doğan içiçe geçmiş sayısız boyutun derinliğine nasıl hayran olursak, bu kitaplarda da aynı olaya tanıklık ederiz.

Usta yazar Adnan GERGER’in 180 sayfalık “Yüzsüz Hayat” romanı da bu anlattığım mücevherlere benziyor. Romanlarında psikolojik olduğu kadar sosyolojik unsurlara  da sıklıkla rastlanan GERGER, coğrafyamızın kadim kültürlerinin en bilindik sorunsalı özelliği taşıyan yaralarını anlatıyor. Feodalizm, ağalık sisteminin köleleştirdiği insanlar, kadının bu sistemdeki yeri(sizliği), tepeden tırnağa güç, egemenlik ve eşitsizliğin hüküm sürdüğü topraklar, bizim topraklarımız…Ve bunların karşısında bir gıdımlık canıyla mücadele veren kadim insani olgu: AŞK…

Yazar, tüm kötülüklere, insanlık dışı tüm ilişki ve yaşam biçimlerine karşı aşkı koyuyor ortaya: “Aşkı anlamsız bulan, aşka hoşgörüyle bakmayan, aşkı inkar eden insanlar toplumun diğer sorunlarını çözebilir mi? Sevgisiz yaşayan bir toplum ve onun yöneticileri hangi soruna insancıl bakabilir ki? (…) Bireyle başlayan aşkta, tek başına yaşandığı görünse de orada bireysellik yoktur, kolektif ruhun güzellemesi yaşanır, öğrenilir.”

Yüzsüz hayat ismi, romanda hem gerçek hem de mecazi anlamıyla farklı boyutlar içeriyor. “Yüzsüz” nedir? En basit, en düz anlamıyla, yüzü olmayandır. Ama günlük kullanımda ilk bu değildir aklımıza gelen, mecazi anlamıdır. “Yüzsüzlük” olumsuz bir sıfattır, niteliksizliktir, makbul olmayan kişiliktir.  Ya o makbul olmayanlar köşe başlarını tutmuşsa? İktidar/güç/egemenlik nicedir onların ve onlara biat eden  soytarıların tekelindeyse? Töre adı konan ve hayatları şekillendiren kültürel normlar kime hizmet etmek için vardır?

Yazar şu cümlelerle anlatıyor bunu: “Bir insanın yüzü, kalbinin aynasıdır derler. Çoğu insan büyük bir yüzsüzlükle diğer yüzsüz insanlara biat ederek hayatta hep köle ve onursuz olmayı seçer. Bu insanların kalbi yoktur, korkaktırlar. Hayatları hep el etek öperek, soytarılık yaparak geçer. Sevgisizdirler. Aşksızdırlar. (…) Bazı insanların da kalpleri kocamandır, cesurdurlar. Bunlar dünyanın en güzel yüzüne sahiptirler. Bu insanlar hayatın, toplumsal çelişkilerini ve yanılgılarını gün ışığına çıkarmak isteyenlere karşı çok acımasız davrandığını da bilirler. Kendini sorgulayanlara hep bedel ödettiğini de. Bu insanlar ne aşktan, ne hayatın zalimliğinden ne de ölümden korkarlar.”

Roman çok eski bir hikayeyi, aşiret ağasının kızı Nare ile yanaşmasının oğlu Yusuf’un aşk hikayesini anlatırken, tarihte sanat ve edebiyatın konusu olmuş bütün imkansız aşklara selam gönderiyor. Konu hep aynıdır, mekanlar, ülkeler, toplumsal bağlamlar değişse de. Suruç’tan Ankara’ya, köyden Hacettepe Tıp Fakültesine dönüşse de yer, değişen bir şey var mıdır?

Romanda Nare ile Yusuf’unkine paralel bir aşk daha yaşanmaktadır: Moldovalı Adriana ile Türk Emre’nin aşkı. Uluslararası ihalelerin, devlet bağlantılı dev müteahhitlik şirketlerinin, rüşvet, kirli para, çete, cinayet, fuhuş gibi kirli gerçekliklerin kol gezdiği bir dünya tutkulu bir aşkla temize çekilebilir mi?

GERGER’in romanı Türkiye’nin gerçeklerini, ince, duyarlıklı iki aşk hikayesinin içine yedirmiş, şiirsel, duru ve yalın Türkçesiyle bir oturuşta okunacak, öte yandan sosyolojik bir inceleme gibi de değerlendirilebilecek bir metin. Ama kaç sosyolojik inceleme insanı kalbinden bıçaklar, Nare’nin parçalanmış yüzü ile yaşama inadını, doktorlarının bilim ve insan sevgisini içimize işler, bilmiyorum.

 Son sözler iki büyük edebiyatçının:

Dünyayı güzellik kurtaracak[1].Bir insanı sevmekle başlayacak her şey[2].

 


[1] Fyodor Mihailoviç Dostoyevski, “Budala” adlı romanından

[2] Sait Faik Abasıyanık, “Alemdağ’da Var Bir Yılan” adlı öyküsünden

 

 


 

Sayfa : 6