...
Başlık : “Yüreğinin sesi susarsa hayat seni dansa kaldıramaz.” Atillâ Şenkon / Yalan Satıcısı, İletişim Yayınları 2019.
Yazar : Aslı Zorba

Yalan Satıcısı Atillâ Şenkon’ un en sevdiğim kitabı oldu. Çünkü 118 sayfalık bir kitapta organ naklinden Gezi Olayları’ na; Turgut Özal Dönemi’nden Cumartesi Anneleri’ ne kadar pek çok tarihsel olayı hatırladım. Neredeyse tüm hayatını Ankara’ da geçirmiş biri olarak şehrimin sokaklarında dolaştım; en sevdiğim mekanlardan biri olan Kıtır’ da hikayeler dinledim. Sakin, sessiz huzurlu şehrimin değişimine tanık olurken yaşadığımız olayları hatırladım. Kimi zaman üzüldüm, kimi zaman tebessüm ettim.  Anlatılanlarda kendi hayatımdan ve yakın çevremden izler buldum. Ve en önemlisi okuduğum satırlar beni ne dibe batırdı ne gökyüzüne çıkardı. Tam anlamıyla Ankara’ nın ruhunu yaşattı.

Kitabın ana karakteri Işık bir yazardır ve yazmak için seçtiği yer Ankara’ nın her daim kalabalık olan mekanlarından biri Kıtır’ dır. Sayfalar ilerledikçe Kıtır’ ın müdavimleri Işığın masasına konuk; hikayeleri de Yalan Satıcısı’ na konu olur.

Masanın ilk misafirleri Pepuk ve Zinar’ dır.  Attilâ Şenkon’ un Cumartesi Anneleri’ ne ağıt niteliğinde kaleme aldığı kitabı Telef’ ten, kayıp yakınlarına saygı ve hassasiyet nedenleri ile son anda çıkarılan isimlerdir bu ikili.  Ardından Hayri gelir masaya ve onu Telef’ in kahramanlarından biri olan Sağkız takip eder. Arif Bey’ in gelmesiyle de hikayeler art arda anlatılmaya başlanır. Kimi zaman 2001 Krizi’ nin etkilerine düşer yolumuz; kimi zaman kendimizi Acun Ilıcalı’ nın yarışmalarında buluruz. Gezi Olayları’ nda biber gazından etkilenen sokak köpeklerinin çığlığını da duyarız; bir kalp naklinin ardından doğan tertemiz bir aşkın ışıklarını seyre de dalarız.  

“ ‘Yalan Satıcısı’ olarak çıktığım yolun yıllar sonra ulaştığım bu durağında ‘yalnız bir deli’ diye anılmak incitmez beni. Fikrim Sorulursa;  deli yerine çılgını tercih ederim elbette. Neyse, önemli değil. Sıfatların üzerinde durmaya değmez. Deliliği de, çılgınlığı da severim. Gereğinden fazla ciddiyet insan bünyesine zararlıdır. Başa ağrı, mideye gaz, kalbe spazm yapar. Bu yüzden ölümlü dünyada aklın ipini biraz salmakta yarar var bence.” der ana karakterimiz Işık ve yazar olmaya nasıl karar verdiğini; adının yalan satıcısına nasıl çıktığının öyküsünü anlatır bize.

Suzan’ ın, Orhan’ ın, Hüsnü Bey’ in, kapıcı kızı” Sağkız’ ın, Berna’ nın, Hayri’ nin, Hayati’ nin, Arif’ in, Hasan’ ın acılı, kırgın ve hüzünlü anılarında yolculuk ettiğimiz gibi, mutluluk dolu anlara da şahitlik ederiz. Romanda duyguları öyle güzel bir denge de anlatır ki Şenkon tam da hayatın kendisi gibi. En zor anda gülünecek bir şey de olur; en mutlu anda hüzünlenecek bir şey de bulunur.  Nilüfer şarkılarının fonda yavaş yavaş çaldığı romanda, Aziz Nesin, Sait Faik, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Sevgi Soysal ve Shakespeare’ den alıntılar da bulunur.

Masanın son konukları Tuğçe ve babası Orhan' ın öldükten sonra bağışlanan kalbiyle hayata dönen adam olur. Çünkü Tuğçe bu adama aşık olmuştur. 

Yeşilçam’ a özgü bir duygu ile biten romanın sonunda Kıtır’ ın sözlük anlamlarından birinin de ‘yalan’ olduğunu öğreniriz.

Sayfa : 5