...
Başlık : NASIL DA HIZLI SÜRÜYORLARDI
Yazar : MAHMUT ARSLAN

                      Değerli Eğitimci Hasan Kök'ün aziz hatırasına

 

Edebiyat öğretmenimiz Ömer Ağa 100 kilodan aşağı çekmeyen iri kıyım bir adamdı. Soyadı Cantekin olmasına rağmen herkes ona Ömer ağa derdi. Ağalığı nereden geliyordu hiçbir fikrim yok. Gençliğinde boksör olduğunu söyleyenler vardı. Bazıları da güreşçi olduğunu söylerdi. O yıllarda Türkiye'de yeni yeni otomobil üretiliyor, kuş adları verilen bu otomobilleri satın almaya  orta sınıfın da gücü yetebiliyordu. Okulumuzdaki birçok öğretmenin artık bir arabası vardı. Ne var ki aileden zengin olduğu söylenen Ömer Ağa’nın bir arabası yoktu henüz. Ömer Ağa’nın arabası neden yoktu acaba? Bunu bilmem gerekiyordu çünkü bu soruyu kendime dert edinmiştim.

Ömer Ağa’ya neden Ömer Ağa dendiğini sorup soruşturmaya başladım. Madem o bir ağaydı neden kendisine bir ağalık edip de güzel bir araba almıyordu. Ömer Ağa bu lakabını o kadar benimsemişti ki bazen bir şeye kızdığında “Eğer bunu yapmazsam bana da Ömer Ağa demesinler,” diyordu. Bir süre sonra Ömer Ağa’nın sadece okulda değil oturduğu apartmanda da Ömer Ağa olarak bilindiğini tespit etmiştim. O apartmanda oturan bir başka öğrenciden edinmiştim bu bilgiyi. Bunun nedeni oldukça cömert ve yardımsever olmasından kaynaklanıyormuş. Bundan başka aileden varlıklı olması ve kira gelirlerinin maaşından kat kat fazla olmasının da bu ağalık lakabının arkasındaki esas neden olduğunu öğrenmiştim. Neden hiç araba almadığı sorusunu ise Ömer Ağa’yı çocukluğundan itibaren tanıyan bir arkadaşımın dedesi cevapladı. Halit Dede bize bahçesinde hem ayran ikram etti hem de anlatmaya başladı:

“Çocuklar bu Ömer Ağa eskiden motorcuydu. Neredeyse aşkla bağlı olduğu kocaman bir motosikleti vardı. Kasabanın bütün delikanlıları ona imrenir kızlar da hayranlıkla bakarlardı o motoruyla caddeden geçince. Ancak ailesi bu motor sevdasının oğullarını serseri yapabileceği korkusuyla Ömer Ağa’yı uzak bir akrabalarının kızı ile alelacele baş göz etmişler. Gençler de birbirlerine ısınmış ve mutlu bir evlilik hayatına başlamışlar. Sıcak yaz günlerinde Ömer Ağa iş çıkışı genç karısını motorunun arkasına atar şehrin sonundaki dağın yamacında bulunan çay bahçelerine götürür serinlikte akşam yemeklerini yerlermiş.

Bir yaz günü yine her zamanki gibi yeni gelini motorunun terkisine oturtup dağ yolunu tutmuş bizim Ömer Ağa. Yumuşak mizaçlı biri olduğu için motor sürerken de çok yumuşak başlıymış. Öyle tozu dumana katıp son sürat motor sürdüğünü gören eden olmamış. Hele bir de karısı arkasında olunca daha bir temkinli ve yavaş sürüyormuş motorunu. Karısı da öyle ufak tefek bir şey değil kendisinin iri kıyımlığına yakışır boylu poslu bir hanımmış.

O akşam diğer akşamlardan farklı olarak yolda hiç görmedikleri kadar motosikletli görmüşler. Hepsi dağ köyünde yapılan bir düğüne giderlermiş meğer. Fakat o motorları sürenler Ömer Ağa gibi ağır oturaklı adamlar değil, hepsi deli dolu zıpır tipler. Ömer Ağa karısı ile tıngır mıngır giderken yanlarından hızla geçip bir de bay bay işareti yapıp dalgalarını geçiyorlarmış. Onlar her geriye dönüp sırıtarak el salladıklarında Ömer Ağa’nın karısı da kocasının kulağına eğilip “Vay bee nasıl da hızlı sürüyorlar,” deyip adamı delirtiyormuş. Ömer Ağa ya sabır çekip bir şey dememiş ama bir süre kadın yanlarından el sallayıp geçen motordan sonra kocasına “İşte motor böyle sürülür,” deyince Ömer Ağa dayanamamış ve yanından geçen motorların hepsinden daha hızlı ve güçlü olan motorunu büyük bir homurtuyla gazlayıp biraz önce kendisini geçip el sallayan delikanlılarının hepsini sollamış ve kır kahvesinin önünde park ederek karısının gözüne girmiş olmanın mutluluğu ile arkaya dönüp karısına bakmış. Fakat o da ne arkada hiç kimse yokmuş. Eyvah diyen Ömer Ağa hızla geldiği yoldan geri dönüp karısını aramış. Kadıncağızı düşürmüş olmalıyım diye kendisine kahrediyormuş. Yoldan geçen bir traktör yaralı bir kadının ambulans ile hastaneye kaldırıldığını söylemiş. Ömer Ağa acil servise gittiğinde karısının her tarafını sargılar içinde bulmuş ve ömür boyu bir ayağı aksayacak olan karısından özürler dileyip affetmesini istemiş. Motoru da her türlü motorlu aracı da kullanmamaya orada yemin etmiş.”

 

Sayfa : 20